28 Ağustos 2011 Pazar

Ümmetin Somali'de su kuyuları olacak


Dün, yüzakımız İHH'nın Fatih'teki merkezinde güzel bir tören vardı. Somali'deki dram karşısında boş durmayan 16 Temmuz Gençlik Hareketi, su kuyusu açmak için topladığı paraları İHH Başkanı Bülent Yıldırım'a teslim etti. 16 Temmuz Hareketi'ni tanımayan yoktur. Suriye'de yaşanan katliamlara dikkat çekmek için bir araya gelen gençler, 16 Temmuz'da Suriye sınırında gidip, Esad rejimini protesto edip Suriye halkının yanında olduklarını göstermişlerdi. Ümmete sevdalı gençler, Suriye'den sonra bu kez Somali için herekete geçip Somali halkının en çok ihtiyaç duyduğu temiz su kaynağı oluşturmak için kuyu açma kampanyası başlattılar. 10 kuyu ile başlayan kampanya bereketledi ve 30 kuyuya ulaştı. Ramazan başında başlayan kampanya çerçevesinde toplanan 105 bin dolar İHH'ya teslim edildi. Her bir kuyunun bir de ismi olacak. İslam dünyasının önemli isimler, şehitleri ve kahramanlarının isimleri bu kuyularda yaşayacak.

Açılacak kuyulara, Şehit Furkan Doğan, Şeyh Ahmet Yasin, Şehid Ömer Muhtar, Necmettin Erbakan,  Adnan Demirtürk, Şehid İskilipli Atıf Hoca, Şehid Hasan el-Benna, Şehit İmam Abdullah Harun, Şehit Bahattin Yıldız, Aliya İzzetbegoviç, El- Hacc Malik Şahbaz (Malcolm X ), Bilal-i Habeşi, Hz. Sümeyye, II. Abdülhamid Han, Zeynep Gazali, Şehit Metin Yüksel, Şehit Mücahid Şener, Şehit Seyyid Kutup, Özlem Özyurt, Şeyh Şamil, Şehit Bülent Tuna, Şehid Bilal Yaldızcı, Necip Fazıl Kısakürek, Muhsin Yazıcıoğlu, Bediüzzaman Said-i Nursi, Abdulkadir Geylani, Şehit Faruk Aktaş, Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu Efendi, İsa Yusuf Alptekin ve Tahir Büyükkörükçü’nün isimleri verilecek  

25 Ağustos 2011 Perşembe

Libya'da gelen gideni aratmasın

42 yıllık Kaddafi diktatörlüğünün yıkılmasının ardından, gözler buz kez "Libya'da bundan sonra ne olacak" sorusuna çevrildi. Ülkesini bir aile şirketi havasında yöneten, kendisine muhalif olabilecek hiç kimseye söz ve yaşam hakkı tanımayan Kaddafi'nin gitmesi ile birlikte Libya'da artık yeni bir dönem başlayacak. Şimdilik bir bayram havasının yaşandığı ülkede bundan sonra ne olacağı ise bilinmiyor. Yıllardır baskı altında kalan Libya muhalefeti, zafer sarhoşluğu içerisinde devrimlerini kutluyor. Tunus ve Mısır'da olduğu gibi Libya'da da kazanılan bu haklı devrimi can-ı gönülde kutluyoruz. Ancak kafamızdaki soru işaretlerini, temennileri, korkuları da dile getirmekten geri durmamamız gerektiğine inanıyoruz. 

Yeni Şafak yazarı Akif Emre'nin bugün köşesinde dile getirdiği; "Libya'da özetle olan şu: Bir diktatörden kurtarılan Libyalılara görece özgürlük sunulmuş (bu özgürlüğün sınırlarının ne olduğu henüz belli değil), ancak ellerinden onurları ve enerji kaynakları alınmış oldu." görüşünün aceleyle dile getirildiğini düşünüyoruz. Evet, muhaliflere NATO yardımcı oldu. Evet, Yeşil meydan'da batılı liderlere teşekkür pankartları açıldı. Evet, Batılı şirketler ülkedeki petrolü paylaşmak için ellerini ovuşturmaya başladılar. Evet, muhalifler Batılılara kesin bir red cevabı vermiyor. Ancak, şu an Libya'da çok hassas bir denge söz konusu. Ben bunu Türkçemiz'de yer alan güzel bir deyimle açıklıyorum: Köprüyü geçene kadar ayı'ya dayı demek. Umarız; gelen gideni aratmaz, Libya halkı yağmurdan kaçarken doluya tutulmaz. Umuyorum ki; Libyalı muhalifler diktatör Kaddafi'yi alt ettikleri gibi ülkelerindeki enerjiyi ele geçirmenin planlarını yapan emperyalistleri de alt ederler.  Ömer Muhtar'ın torunlarına da bu yakışır zaten...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Suriyeli muhalifler İstanbul'da buluştu

Dün, Suriyeli muhaliflerin İstanbul'da düzenlediği toplantıdaydım. Aylardır devam eden isyanı dışardan takip eden bir gazeteci olarak ilk kez muhaliflerle bir araya gelip, ilk ağızdan onları dinledim ve sorularıma cevap aradım. Çoğu sürgünde yaşayan Suriyelilerin düzenlediği toplantının ismi "Suriye Ulusal Meclisi" olarak belirlenmişti. Yani bir anlamda Suriyeli muhalifler, ülke dışında Suriye halkının meclisini kurmuş oluyordu. Esad rejimi karşıtı çabalarını koordine etmek için İstanbul'da 3 gün boyunca değerlendirme toplantısı düzenleyen muhalifler, en geç iki hafta içinde Suriye Ulusal Meclisi'nin çalışmaya başlayacağını ve bu mecliste görev alacak isimlerin de açıklanacağını duyurdu. Suriye'deki her şehirden, her etnik gruptan temsilcilerin adaletli bir şekilde bu mecliste yer alacağına dikkat çekildi. 

Görüştüğüm muhaliflerin moralini yüksek buldum. Libyalı muhaliflerin zafere ulaşmasının etkisinden bahsettiler; "Libya halkını tebrik ediyoruz, biz de zafere ulaşcağız ancak bunu dış müdahale olmadan başarmak" istiyoruz mesajı verdiler. Aslında onlar da uzun soluklu bir mücadele içinde olduklarının farkında. Hiç bir ayrımcılığa meydan vermeden tüm Suriye halkının çıkarını savunan demokratik bir yönetim istediklerini dile getiriyorlar. Gördüğüm ve sevindiğim bir nokta; Suriyeli muhalifler, Irak ve Libya'da yaşananları sorguluyor, aynı hatalara düşmemek için yoğun çaba sarfediyorlar.    

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Bu devrim, Ömer Muhtar'ın torunlarının zaferi

Bir devrim daha amacına ulaştı. Bir diktatör daha yolun sonuna geldi. Bir halk daha zalimlere galebe çaldı. Ömer Muhtar'ın torunları yönetimi ele geçirdi. Libya'da 42 yıllık Muammer Kaddafi dönemi fiilen sona erdi. Muhalifler, aylar süren mücadele sonrasında nihayet başkent Trablus'a girdi. Devlet televizyonu ile radyosu gibi kilit yerler ele geçirilirken, Kaddafi'nin üç oğlu da teslim oldu. Muhaliflerin merkezi Bingazi ve başkentin ünlü Yeşil Meydanı'nda yüz binlerce Libyalı devrimin başarıya ulaşmasını kutluyor. Bizler de Libyalıların analarının ak sütü gibi helal olan bu devrimlerini tebrik ediyoruz. Allah utandırmasın. Şunu unutmamalıyız ki; bu Libyalıların zaferi. Bu, Bingazi'den yola çıkan Ay Yıldızlı yiğitlerin zaferi. Kendi çıkarılarına geldiği için tepeden 3-5 bomba atanların değil. Aylardır cephede dövüşen mertlerin zaferi. Tek dertleri Libya'nın petrollerini ele geçirmek olan akbabaların değil, zalimlere diz çöktürenlerin zaferi. Şimdi bu zaferi kutlama zamanıdır. Bu devrim doyasıya kutlanmalı. Ardından da Libya, yeni baştan inşa ve ihya edilmeli.  

19 Ağustos 2011 Cuma

Türkiye Somali'de

Bazı fotoğraflar vardır ki; anlamına dair ne söylenirse az kalır. İşte bunlardan birisine bugün şahitlik ettik. Açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalan ve neredeyse tüm dünya tarafından yalnızlığa terk edilen Somali'ye, Başbakan Erdoğan kalabalık bir ekiple gitti. "Türkiye Somali kardeşliği"ne dair atılan bu adım, alkışı ve duayı fazlasıyla hak ediyor. Türkiye'nin Somali için göstermiş olduğu bu jestin devamının geleceğini ekranlardan izledik. Erdoğan, Somali'ye dair yapılacakları bir bir anlattı. TOKİ marifetiyle başkent Mogadişu'ya hastane yapılacağı, yolların imar edileceği, Somali'nin adeta yeni baştan inşa edileceği müjdesini verdi. Somali için güzel günlerin kapıda olduğuna dair bir umudu taşıyorum. Elhamdulillah... 

18 Ağustos 2011 Perşembe

Ümmetin gençleri Somali kadar doydu

Şu günlerde bir gençlik hareketi, "Bizim ümmet takıntımız var" diyerek çok güzel işlere imza atıyor. Adem Özköse öncülüğünde oluşturulan 16 Temmuz Gençlik Hareketi, kurulduğu ilk günden bu yana, ümmetin ortak dertlerine çözüm üretme gayesiyle farklı çalışmalar yapıyor. 16 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleştirdikleri “Suriye için sınırlara dayanıyoruz” eylemi ile Suriye'deki katliamlara dikkat çektiler. Baas rejiminin halka yaptığı zulme karşı Türkiye’yi duyarlı olmaya çağırdılar. Bunda da başarılı oldular. Onlar şimdi de, Afrika'da açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalan kardeşleri için harekete geçti. "Sınırılar sizin, Afrika bizim olsun" diyerek tüm Türkiye çapında büyük bir kampanya başlattılar. Şimdiden Afrika'da 20 kuyu yaptıracak kadar para topladılar bile. 16 Ağustos Salı günü ise İstanbul, Ankara ve Samsun'da Afrika için, ümmetle beraber iftar ettiler. Hurma, Simit ve Su'dan oluşan muhteşem iftar menüsü ile Somalili kardeşleri kadar doydular.

Daha önceden yapılmış bir programım olması sebebiyle ben bu güzel iftara katılamadım. Ama gençlerin böyle güzel işler yapıyor olmasını yürekten destekliyorum. Ümmet bilincinin ne demek olduğunu bize yaşayarak gösteriyorlar. Dün Suriye için ayağa kaltılar, bugün Afrika için bir şeyler yapmanın telaşı içerisindeler, eminim yarın başka bir ümmet diyarı için dayanışma içinde olacaklar. Böyle bir gençlik hareketinin Türkiye'den yola çıkmış olmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyorum; bu gençlerin her birine gıpta edilir, dua edilir...  

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Afrika sizden hesap soracak


Sömürdünüz... Koca bir kıtayı iliklerine kadar sömürdünüz. Zenginlik namına ne var ne yok kendi hesabınıza aktardınız. Atalarını köle olarak kullandığınız insanların torunları şimdi açlık tehlikesi ile yaşam mücadelesi veriyor. Birleşmiş Milletler'den Dünya Gıda Örgütü'ne kadar sömürge ülkelerin tüm kurum ve kuruluşları bu sınavdan ne yazık ki sınıfta kaldı. Somali'ye yine "yolu gözlenenler" yardım eli uzattı. 

Ramazan'ın gelmesi ile birlikte harekete geçen Türk halkı bir baştan başa Somali için kanat çırpıyor. Her evden, her kişiden zekatlar, fitreler, sadakalar Somali için yola çıkıyor. Başbakan Erdoğan da 18 Ağustos'da Somali'yi ziyaret edecek. Ümmet, bir kez daha kardeşi için ayağa kalktı. Önce açlık tehlikesi giderilecek ardından, Somali'nin bir daha açlığa düçar olmaması için çalışılacak. Vira Bismillah...   

10 Ağustos 2011 Çarşamba

İngiliz Baharı...


Her şey bir rüzgara bakıyor ağabey
Bakma esrar çekip mayıştıklarına 
Bir gün var ya bir gün bu mağribli çocuklar, 
Bir gün yakacaklar Paris'i...

[Hakan Albayrak]

9 Ağustos 2011 Salı

Beşar Esad, Ahmed Davutoğlu'na ne diyecek?

Zor zamanlardan geçiyoruz. Savaşın kapıda olduğuna dair yorumların yapıldığı, rollerin belirlendiği, safların ayrıldığı bir dönemdeyiz. Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu Suriye'de Beşar Esad ile görüşüyor. Dünyanın gözü kulağı Şam'dan gelecek haberde. Esad'ın vereceği mesaja göre dünya konumunu belirleyecek. Nefesler tutuldu bekliyoruz.

Komuşumuz Suriye'de yaşananlara an be an şahit olduk. Askeri birliklerce operasyona uğrayan şehirler, katledilen insanlar, işgale sürüklenen bir ülke... Babasından farklı olduğuna inandığımız, ılımlı ve anlayışlı bir devlet adamı olduğunu sandığımız Beşar Esad, ne yazık ki; Türkçe'deki güzel bir deyimle kalıbının adamı çıkmadı. Arap Baharı ilk kez Tunus'da görüldüğünde reform yapacağı sözü veren Esad, ne yazık ki vaat ettiği reform yerine katliam hediye etti halkına. İş çığırında çıktı. Geri dönüşü olmayan bir yola girdi Esad. Ülkesini adım adım işgale hazırladı. Saddam'ın, Kaddafi'nin düştüğü yanlışa şimdi Esad düşüyor. Anlaşılan akılsız diktatörlerin ceremesini yine halkları ödeyecek. Umarım, Esad Davutoğlu görüşmesinden geri dönüşü olmayana kötü bir sonuç çıkmaz.   

8 Ağustos 2011 Pazartesi

“Ağzınızın Tadını Bozmaya Geldik”

Afrika'da insanlar ölüyor. Açlıktan, susuzluktan birer birer ölüyor. Gözlerimizin içine baka baka, insanlığımızı sorgulaya sorgulaya ölüyor. Daha anne kucağından dünyaya inmemiş çocuklar bir lokma yiyemeden kuş olup gökyüzüne uçuyor. Afrika'da insanlar değil, insanlık can çekişiyor. Ve birileri hala dünya umurunda olmadan lüks otellerin şatafatlı salonlarında, fasıl eşliğinde kuş sütü eksik iftarlar yapıyor, Allah'a şükredek(!) oruçlarını açıyor. İnsan olmanın daha da önemlisi Müslüman olmanın gereğidir aç bir kardeşimizin olması durumunda onun çektiği ızdıraba ortak olmak. Bu bilince sahip olmayan bir Müslüman'ı ise uyarmak, onun ağzının tadını bozmak, kuma gömülmüş kafasını çıkarmasını sağlamak her Müslüman'ın üzerine yükümlülüktür. İşte bu yükümlülüğün farkında olan bir avuç insan, Cumartesi günü İstanbul'daki lüks bir otelin önünde alternatif bir iftar programı düzenledi. Emek ve Adalet Platformu’nun düzenlediği “Lüks Otel İftarlarını Protesto” buluşması anlamlı bir İftar ile orucunu açtı. Yazar İhsan Eliaçık, Murat Menteş, Hidayet Şefkatli Tuksal, Emine Uçak Erdoğan ve tiyatrocu Ulvi Alacakaptan'ın da katıldığı iftarda mütevazi bir sofra kuruldu ve sokak çocuklarından Afrikalı göçmenlere kadar kim varsa hep birlikte oruç açıldı iftar yapıldı. 

İftar sonrası konuşan İhsan Eliaçık, dünya üzerindeki açlık ve yoksulluğa dikkat çekti; "Somali’de 5 yaşından küçük 29 bin çocuk son 3 ay içerisinde açlıktan öldü. Yeryüzünde 1 milyar 2 yüz milyon aç insan var. Açlık ve yoksulluk Kur’an’ı Kerim’in en temel meselesidir. Yanında asgari ücretle işçi çalıştıranlar kıldıkları namazı gözden geçirmelidirler. Bir ay boyunca herhangi bir açın yüzüne bakmadan lüks otellerde iftar açanlar tuttukları orucu gözden geçirmelidirler. Kur’an’a göre, sultanlar Allah’ın yeryüzünde gölgesi değil; yoksullar ve açlar yeryüzünde Allah’ın yüzüdürler."
Hep birlikte iftar yapılmasının yanı sıra, otel önüne anlamlı sözlerin yazıldığı dövizler de bırakıldı: “Orucunu Kapitalizmle Bozma” “İsraf Değil İnsaf”, “İftar Menü: 316 TL, Asgari Ücret: 658 TL”, “1 Milyar İnsan Hangi Suçundan Dolayı Aç”, “İnsanlığa Açız”, “Ramazan Festival Değildir- İftar Zengin Eğlencesi Değildir”, “İstanbul İçin Utanç Vakti”, “Ağzınızın Tadını Bozmaya Geldik” 

Ben bu protestoyu önemsiyorum. Ben bu duyarlılığa şapka çıkarıyorum. Ben bu güzelliği alkışlıyorum. Kimseye sataşmadan, saldırmadan, bozgunculuk çıkarmadan adam gibi bir protesto böyle olur işte.  

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Yeşilay iftarından notlar

Perşembe günü Sepetçiler Kasrı'nda Yeşilay'ın iftar davetindeydik. Bilenler bilir; Gülhane'nin hemen altında, Sirkeci arabalı vapur iskelesinin yanı başında yer alan bu tarihi mekan, konumu itibariyle İstanbul'un en gözde yerlerinden biridir. Bu tarihi bina, yakın bir zamanda Yeşilay'a devredildi. Daha önceleri bahçesinde sigaraların tüttürüldüğü, içkilerin içildiği bu yerde gün geldi, Yeşilay gönüllüleri olarak iftarımızı yaptık, dostlarla buluştuk hasbihal ettik. Yaklaşık 400 davetlinin katıldığı iftar, Yeşilay'ın yeni yapılanmasının da bir nevi duyurusu gibi oldu. Başkan Muharrem Balcı, tarihi bir konuşma yaptı. Sigara, içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş ve ekran bağımlılığı gibi hayati alanlarda Yeşilay'ın bundan sonra izleyeceği stratejiyi anlattı. Aktif ve agresif, her konuda söyleyecek sözü olan, etki alanı geniş bir Yeşilay hedeflediklerini söyledi. TBMM'de grubu bulunan partilerden "bağımsız" milletvekillerinin yer alacağı Yeşilay Meclis Grubu'nun kurulacağı bilgisini verdi. Gecenin onur konuğunun bir siyasetçi, ya da popüler bir isim yerine sigarayı yeni bırakan 8 kız babası bir kişinin olması da ayrıca anımsanması gereken bir güzellikti.

Nesli ifsat etmek için ellerinden geleni yapan, bağımlılık üreten madde üreticilerine karşı verilecek mücadeleyi önemsiyorum. Bu konuda, dünyada kurulmuş tek kuruluş olan Yeşilay'a çok büyük görevler düşüyor. Hükümetlerin dahi çoğu zaman elinin kolunun bağlı olduğu bağımlılıklar konusunda Yeşilay'ın yılmadan, usanmadan, pes etmeden, geri çekilmeden mücadele etmesi takdire şayan. Bu konuda Muharrem Balcı'nın bir Yeşilay Manifestosu hazırlığı içinde olması da önemli bir gelişme. Sanırım bundan sonra, Yeşilay'ı ve yaptıklarını daha yakından takip etmek gerekecek.  

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Sınırlar sizin Afrika bizim olsun

"Biz renklerin değil, ümmetin birliğine inanıyoruz. Ulusal sınırları dayatanlara inat; kardeşliğin sadece sınırları değil, kıtaları da aşacağını göstereceğiz. O yüzden sınırlar sizin Afrika bizim olsun." diyen 16 Temmuz Gençlik Hareketi, Afrika'nın kara talihini değiştirmek için vira bismillah dedi. Afrika'daki açlığın, kuraklığın, kardeşliğin sözünü edip geri çekilmediler, ellerini taşın altına koydular. Kara kıtanın bağrında su kuyuları açacaklar. 10 kuyu için kollarını sıvadılar. 

işte açılacak kuyuların isimleri:

Furkan Doğan,
Bahattin Yıldız,
Necmeddin Erbakan,
Şeyh Ahmed Yasin, 
Malcolm x,
İmam Abdullah Harun,
İskilipli Atıf Hoca,
Ömer Muhtar,
Hasan El-Benna,
Aliya İzzetbegoviç

Gençler bir de ateş gibi bir manifesto yayınlayıp ümmet olma bilincine katkıda bulunmuşlar.

Hüsnü Mübarek yargılanıyor

Kim derdi ki o koca Hüsnü Mübarek, gün gelecek demir parmaklıklar ardında hakkında verilecek hükmü endişeli gözlerle bekleyecek. Azılı bir suçlu gibi demir kafesler içerisinde canlı yayında yargılanacak. Tarihe tanıklık ettiğimizin farkındayım. Bu blog'taki 12 Şubat 2011 tarihli yazımda; "32 yılın verdiği öfke ve 18 günlük sabırlı bekleyişin ardından Mısır'ın son firavunu Hüsnü Mübarek, koltuğunu bırakıp gitti." demiştim. İşte şimdi o gidişin ardından şimdi Kahire'de bir mahkeme salonunda hesap veriyor Mübarek. Mısır'ın devrik lideri, yolsuzluk ve adam öldürme suçlamalarıyla yargılanıyor. 

Ders olsun tüm müstekbirlere, diktatörlere, tek adamlar, halkına zalimlik yapanlara. Mübarek'in kendi ülkesinde yargılanması, Mısır'lı hakimlere hesap verecek olması en başta Mısır için, Filistin için, İsrail için, ABD için, sonra tüm Ortadoğu ve tüm mazlum halklar için önemli bir gelişme. Zulümle abad olunamayacağının en önemli kanıtı. Darısı başta Kaddafi, Esad olmak üzere tüm ortadoğu ve dünya diktatörlerinin başına.

Gündemimiz Somali ve Suriye olmalı

Ramazan-ı Şerif'in Ağustos ayına denk gelmesi ile birlikte oruç serüvenimizde sabır önemli bir rol oynamaya başladı. Alışık olmadığımız şekilde ve uzun süre boyunca hem aç hem de susuz kalmaya başladık. Açlığın ve susuzluğun ne menem bir şey olduğunu oruçla birlikte daha fazla idrak ediyoruz. Bu Ramazan, ümmet olma bilincinin bize kattığı merhamet ve kardeşlik duyguları ile kuraklıkla kavrulan, açlıkla kıvranan Somali'ye ve katliamlarla terbiye edilmeye çalışılan Hama'ya daha bir yakın durur olduk. Tarihinin en kurak günlerini yaşayan Somali, ellerini açmış bizden yardım bekliyor. Tarihi tekerrür eden Hama, ikinci bir kitlesel katliamın eşiğinde bizden yardım bekliyor. 

En önce dualarımızla, peşinden paramız, malımız, vaktimiz ve konforumuzdan tavizler vermekle işe başlayıp bu iki mahzun beldeye bahar havası yaşatabiliriz. Başta yüz akımız İHH olmak üzere ülkemizde çok sayıda yardım kuruluşu Somali ve Suriye'ye el uzatmak için harekete geçmiş durumda. Kardeşlik bilincini taze tutmak adına bir şeyler yapmak için bu Ramazan iyi bir fırsat. Somali'ye bereketli bir yağmur damlası, Suriye'ye özgürlüğün simgesi beyaz bir güvercin olabiliriz...

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Şimdi Suriye'de her yer Hama

Eli kanlı diktatör Beşar Esad, kendi halkını katletmeye devam ediyor. Direnişin kalesi Hama 29 yıl sonra yine devlet terörüne kafa tutuyor. Ramazan'a bir gün kala, oruç için mübarek bir hazırlığa girişen Hama halkı, Esad'ın askerlerinin şehri kuşatması ile karşılaştı. Hama'da akılları ve vicdanları isyan ettiren bir katliam yapılıyor şimdi. Tanklar, keskin nişancılar, ağır silahlı askerler, paramiliter siviller Hama halkına ölüm kusuyor. Gelen haberlere göre ölü sayısı 100'ü aşmış durumda. Yaralı sayısı ise bilinmiyor. 

İslam dünyasının başına bela olan diktatörler eninde sonunda gidecek. Ne kadar katliam yaparlarsa yapsınlar, ne kadar inatçı olurlarsa olsunlar, silahlara, askerlere, yardakçılarına güvenirlerse güvensinler mazlum halkların tokadı ile devrilecekler. Zalimlikte sınır tanımayan Esad ve şürekası Hama'da batağa saplandı. Sonun başlangıcı Hama'dır...